ACI (İkra)

 


Acı

 

Bir pazartesi sabahıydı. Sokaklar okul yoluna koyulmuş öğrencilerle dolup taşıyordu. Çocukluklarından beri en yakın arkadaş olan Volkan ve Sıla, her zaman olduğu gibi yine birlikte yürüyordu. Onlar için birlikte olmak bir alışkanlık değil, bir zorunluluk gibiydi; okula gitmek, gezmek ya da herhangi bir etkinlik yapmak… Ne olursa olsun hep yan yanaydılar.

 

Ancak son iki yıldır Volkan’ın kalbinde, Sıla’ya karşı dostluktan öte bir duygu yeşermişti. Her anında yan yana olsalar da Volkan, hislerini açıklamaya cesaret edemiyordu. Çünkü Sıla’nın onu yalnızca bir dost olarak gördüğünü biliyordu. Bu düşünce Volkan’ı hem korkutuyor hem de teselli ediyordu: “En azından onun yanındayım.”

 

Volkan, Sıla’yı annesine, arkadaşlarına, hatta kendi kendine bile sürekli anlatırdı. Ama yaz tatili gelip çatınca, bu sessiz sevdanın ağırlığı daha da artmaya başladı. Bir gece, yatakta çaresizce dönüp durduktan sonra bir karar verdi: “Yarın Sıla’ya aşkımı itiraf edeceğim.”

 

Sabah olduğunda Sıla’yı aradı.

         Volkan: “Alo, nasılsın Sıla? Ne yapıyorsun?”

         Sıla: “İyiyim Volkan, evde oturuyorum. Ya sen?”

         Volkan: “Ben parktayım. Sana söylemek istediğim çok önemli bir şey var. Yanıma gelir misin?”

         Sıla: “Tabii, aslında benim de sana anlatmam gereken bir şey var.”

 

Volkan’ın kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Ancak Sıla da aynı derecede gergindi, çünkü ailesiyle birlikte İsviçre’ye taşınmak zorundaydı. Babasının işi nedeniyle memleketini, dostlarını ve en önemlisi Volkan’ı terk etmek zorunda kalıyordu.

 

Bir süre sonra Sıla parka geldi.

         Volkan: “Hoş geldin, otursana.”

         Sıla: “Hoş buldum, Volkan.”

 

Bankta yan yana oturup uzun bir süre konuşmadan durdular. İkisi de konuşmaya nereden başlayacağını bilemiyordu. En sonunda Volkan, derin bir nefes aldı:

         Volkan: “Sıla, sana çok önemli bir şey söylemem lazım.”

         Sıla: “Seni dinliyorum, Volkan. Söyle.”

 

Volkan, gözlerini yere dikerek konuşmaya başladı:

         Volkan: “Sıla… Ben seni artık en yakın arkadaşım olarak görmüyorum.”

 

Sıla’nın gözleri doldu. Birkaç saniye konuşamadı.

         Sıla: “Nasıl yani? Benimle artık konuşmak istemiyor musun?”

         Volkan: “Hayır, hayır! Yanlış anladın. Ben seni seviyorum, Sıla.”

 

Sıla’nın gözlerinden yaşlar süzülürken, sesi titreyerek cevap verdi:

         Sıla: “Volkan… Ne diyeceğimi bilmiyorum. Ben seni çocukluğumdan beri bir dost, bir kardeş gibi gördüm. Hem… Hem bizim imkânımız yok. Çünkü… Çünkü yarın İsviçre’ye taşınıyoruz. Babamın işi yüzünden.”

 

Volkan, duyduklarına inanamadı. Sesi titredi:

         Volkan: “Ne? Nasıl yani? Sıla, sen nereye gidiyorsun?”

         Sıla: “Volkan, elimde olan bir şey değil. Babam her şeyi ayarladı, yarın yola çıkıyoruz.”

 

Volkan’ın gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Sıla ise ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Son bir kez birbirlerine sarıldılar. Sıla’nın saçlarından gelen o tanıdık koku, Volkan’ın aklında bir ömür yer edecek bir iz bıraktı.

 

Sıla, gözyaşları içinde vedalaştı. Volkan eve döndüğünde, annesinin dizine başını koyarak uzun uzun ağladı. Ertesi gün Sıla, ailesiyle birlikte yola çıktı ve Volkan, hayatına onsuz devam etmek zorunda kaldı.

 

Aradan yıllar geçti. Volkan, tüm zorluklara rağmen mühendis olmayı başardı. İş için İsviçre’ye gitmek zorunda kaldığında, içinde eski bir heyecan filizlendi. Bir gün Bern sokaklarında gezinirken, yıllar önce kaybettiği dostunu gördü.

         Volkan: “Sıla! Bu sen misin?”

         Sıla: “Volkan! İnanamıyorum, gerçekten sen misin?”

 

Kısa bir şaşkınlığın ardından konuşmaya başladılar. Volkan, mühendis olduğunu ve hayalini gerçekleştirdiğini söyledi. Sıla ise evlendiğini ve 3 yaşında Sahra adında bir kızı olduğunu anlattı. Volkan, Sahra’yı görünce gülümsemeye çalıştı ama gözleri doldu:

         Volkan: “Çok tatlı bir kız. Gözleri, saçları… Tıpkı sana benziyor.”

 

Sonunda Volkan, vakti geldiğinde oradan ayrıldı. Adımlarını hızlandırarak uzaklaştı, ama içindeki acıyı nereye götüreceğini bilemiyordu. Sıla ise bir banka oturup sessizce ağladı. Fısıldadı:

         Sıla: “Keşke hep yan yana kalabilseydik, Volkan. Sen hâlâ benim her şeyimsin.”

 

Hikâyeyi biraz daha detaylandırarak duyguyu yoğunlaştırdım. Umarım beğenirsiniz!

 

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski